Zaferin Rengi, Fenerbahçe’nin Harington Kupası zaferiyle Millî Mücadele’nin ruhunu birleştiren, Türkiye Cumhuriyeti’nin dirilişine adanmış ve beyazperdeye aktarılmış destansı bir hikayedir…

Abdullah Oğuz’un yönetmenliğini üstlendiği Zaferin Rengi (2024), yalnızca bir spor temalı film değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sancılarının ve Millî Mücadele’nin ruhunu futbol sahalarına taşıyan bir destanın beyazperdeye aktarımıdır. Film, 1918-1923 yılları arasında işgal altındaki İstanbul’da, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün, General Harington Kupası zaferi etrafında şekillenen hikayesini anlatıyor. Ancak bu zafer, bir futbol maçının ötesinde, bir ulusun direniş azminin ve umudunun simgesi haline geliyor. Kubilay Aka, Nejat İşler, Timuçin Esen, Birce Akalay ve Gonca Vuslateri gibi güçlü bir oyuncu kadrosuyla, film hem görsel hem de duygusal açıdan izleyiciyi bir asır öncesine götürüyor.

Özgün Bir Eleştiri: Futbolun Ötesinde Bir Anlatı

Zaferin Rengi, sinematografik açıdan dengeli bir yapım. Film, tarihi bir dramın ağırlığını taşırken, sporun coşkusunu ve romantizmin naif dokunuşlarını ustalıkla harmanlıyor. Kubilay Aka’nın canlandırdığı Galip Kulaksızoğlu, savaşın yorgunluğuyla umudunu yitirmiş bir genci temsil ederken, Mustafa Kemal Paşa’nın (Yiğit Özşener) Fenerbahçe ziyaretiyle yeniden dirilişe geçen bir ruhun portresini çiziyor. Bu dönüşüm, filmin duygusal omurgasını oluşturuyor. Nejat İşler’in Sabri Toprak rolündeki derinliği, Timuçin Esen’in Topkapılı Cambaz Mehmet’teki karizmatik cesareti ve Birce Akalay’ın Halide Edip Adıvar olarak Sultanahmet Mitingi’nde devleştiği sahneler, filmi bir yıldızlar geçidine dönüştürüyor.

Zr1

Filmin görsel estetiği, İzmit Seka Film Platosu’nda yeniden yaratılan işgal dönemi İstanbul’unun atmosferiyle güçleniyor. Kostüm, dekor ve makyaj tasarımları, seyirciyi adeta bir zaman tünelinde gezintiye çıkarıyor. Ancak, 157 dakikalık süresi bazı izleyiciler için yorucu olabilir; kurguda daha sıkı bir tempo, anlatının etkisini artırabilirdi. Yine de filmin finalindeki Harington Kupası maçı, gerilim ve duygu yüklü sahneleriyle bu uzun yolculuğu haklı çıkarıyor. Maç sekansları, topun her vuruşunda bir ulusun nabzının attığını hissettiriyor.

Senaryo, tarihi gerçeklerle kurgusal unsurları dengeli bir şekilde birleştiriyor. Sabri Toprak’ın yazdığı mektup gibi kurgusal detaylar, bazı tarih meraklıları tarafından eleştirilse de filmin ana mesajını gölgelemiyor. Bu mesaj, Fenerbahçe’nin bir spor kulübünden fazlası olduğu: Bu, bir direniş ocağı, bir moral kalesidir… Film, taraftarlık önyargılarını aşarak, “Bu filmi boynunuzdaki atkının rengine bakmadan izleyin” çağrısıyla evrensel bir vatanseverlik hikayesi sunuyor.

Tarihi Önem: Fenerbahçe ve Millî Mücadele

Zaferin Rengi, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Millî Mücadele’deki rolünü çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Mondros Mütarekesi’yle (1918) İstanbul’un işgali, Türk halkının moralini yerle bir etmişken, Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı umut ateşini yakmıştı. İşte bu karanlık dönemde, Fenerbahçe, sadece futbol sahasında değil, cephede ve gizli direniş ağlarında da bir sembol oldu.

Film, Fenerbahçe’nin işgal kuvvetleriyle oynadığı 50 maçta 41 galibiyet alarak halka moral aşıladığını vurguluyor. Bu zaferler, “Fenerbahçe demek, zafer demekti” sloganıyla özdeşleşiyor. General Harington Kupası (1923), İngiliz işgal kuvvetlerinin İstanbul’dan çekilirken düzenlediği sembolik bir maçtı. Fenerbahçe’nin bu maçı kazanması, sadece sportif bir başarı değil, aynı zamanda işgalcilere karşı bir bağımsızlık manifestosuydu. Film, bu maçı bir dönüm noktası olarak resmederek, Türk halkının özgüvenini nasıl geri kazandığını etkileyici bir şekilde anlatıyor.

Zr2

Fenerbahçe’nin Millî Mücadele’deki rolü, sahada bitmiyordu. Kulüp, Mim Mim Cemiyeti ile iş birliği yaparak Anadolu’ya silah ve cephane ulaştırdı. Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi, bu gizli operasyonların merkeziydi. Sabri Toprak gibi isimler, Mustafa Kemal’in yakın dostları olarak, kulübü bir direniş üssüne dönüştürdü. Film, bu az bilinen gerçekleri, Topkapılı Cambaz Mehmet gibi kahramanlar üzerinden dramatize ederek, Fenerbahçe’nin vatanseverlikteki öncü rolünü vurguluyor.

Türkiye Cumhuriyeti ve Fenerbahçe: Bir Sembiyoz

Fenerbahçe, Zaferin Rengi’nde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ruhunun bir yansıması olarak ele alınıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün 3 Mayıs 1918’de Fenerbahçe’yi ziyareti ve kulübün defterine yazdığı, “Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta beğenilip değer verilen eser ve çalışmalarını tebrik ederim” notu, filmin en dokunaklı anlarından biri. Bu ziyaret, Fenerbahçe’ye bir misyon yüklüyor: Futbolun birleştirici gücüyle halkı kenetlemek ve milli şuuru güçlendirmek.

Film, Fenerbahçe’nin diğer kulüplerle dostluk ruhunu da göz ardı etmiyor. Galip Kulaksızoğlu’nun dönüşü şerefine Galatasaray ile oynanan dostluk maçında açılan “Hoş geldin kaptan” pankartı, sporun birleştirici gücünü vurguluyor. Ali Sami Yen’in bu maç için söylediği, “Kazananı dostluk olmuştur” sözü, filmin taraftarlık rekabetini aşan mesajını güçlendiriyor.

Millî Mücadele Açısından Değerlendirme

Zaferin Rengi, Millî Mücadele’yi futbol perspektifinden ele alarak özgün bir katkı sunuyor. İşgal altındaki İstanbul’da, savaş yorgunu bir halkın umutsuzluğunu dağıtmak için futbolun nasıl bir araç haline geldiğini gösteriyor. Fenerbahçe’nin zaferleri, cephedeki askerlere ve Anadolu’daki direnişçilere moral olurken, İstanbul’daki gizli operasyonlarla da maddi destek sağladı. Film, bu ikili rolü ustalıkla işleyerek, Millî Mücadele’nin sadece silahla değil, ruhla ve dayanışmayla kazanıldığını hatırlatıyor.

Zr3

Bir Ulusun Gurur Anıtı

Zaferin Rengi, Fenerbahçe’nin tarihine bir methiye gibi görünse de özünde Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum hikayesine bir saygı duruşu. Film, futbolun bir oyun olmanın ötesinde, bir ulusun dirilişine nasıl katkı sağladığını gösteriyor. Eksiklerine rağmen, duygusal derinliği, tarihi gerçeklere sadakati ve güçlü oyunculuklarıyla, Türk sinemasında unutulmaz bir yer ediniyor. Fenerbahçe taraftarı için bir gurur vesilesi, Cumhuriyet sevdalıları için ise bir ilham kaynağı. Galip Bey’in dediği gibi: “Bu zafer, sadece Fenerbahçe’nin değil, tüm Türk milletinin zaferidir.”

Zr4