Rusya ve Ukrayna heyetleri, üç yılı aşkın süredir devam eden savaşın ardından ilk kez yüz yüze görüşmek için Türkiye’nin arabuluculuğunda bir araya geldi. ABD’nin gözlemci olarak katıldığı bu zirve, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın liderliğinde gerçekleşti. Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov’un masaya koyduğu üç şart –30 günlük koşulsuz ateşkes, kaçırılan çocukların iadesi ve tüm savaş esirlerinin takası– barışın anahtarları olarak öne çıktı. Ancak, Rusya’nın “maksimalist” talepleri ve liderler düzeyinde katılım eksikliği, bu tarihi buluşmanın sonuçsuz kalma riskini artırıyor. Peki, İstanbul’daki bu zirve barışa giden yolda bir dönüm noktası olacak mı, yoksa sadece sembolik bir adım olarak mı kalacak?
Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşen görüşmeler, Mart 2022’den bu yana iki ülke arasındaki ilk doğrudan temas olma özelliği taşıyor. Ukrayna heyetine Savunma Bakanı Rüstem Umerov liderlik ederken, Rusya’yı eski Kültür Bakanı ve Kremlin danışmanı Vladimir Medinski temsil etti. ABD adına ise Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Trump’ın özel temsilcisi Keith Kellogg toplantıda yer aldı. Yaklaşık 2 saat süren görüşmede Türkiye, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın moderatörlüğünde arabulucu rolünü üstlenirken, Fidan’ın açılış konuşmasındaki “ateşkesin acilen hayata geçirilmesi” vurgusu, Ankara’nın sürece verdiği önemi ortaya koydu.
Ukrayna’nın masaya koyduğu talepler 30 günlük koşulsuz bir ateşkesi, Rusya tarafından kaçırıldığı iddia edilen çocukların iadesini ve savaş esirlerinin tam takasını kapsıyor. Ukrayna Savunma Bakanı Umerov, Facebook paylaşımında, “Sürdürülebilir ve adil bir barış için buradayız,” diyerek Kiev’in diplomasiye olan bağlılığını vurguladı. Öte yandan, Rusya’nın talepleri daha karmaşık ve tartışmalı. Moskova, işgal ettiği Ukrayna topraklarının (yaklaşık %25) tanınmasını, yaptırımların kaldırılmasını ve Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçmesini talep ediyor. Bu şartlar, Ukrayna ve Batılı müttefikleri tarafından kabul edilemez bulunuyor. Taraflar, buradaki taleplerden sadece karşılıklı 1000 esirin takas edilmesi sonucunda anlaşarak toplantıdan ayrıldı.
Türkiye Güvenilir Bir Liman
Türkiye, savaşın başından beri hem Ukrayna hem de Rusya ile dengeli bir ilişki sürdürerek kendisini “güvenilir arabulucu” olarak konumlandırdı. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Ankara, Ukrayna’ya askeri destek sağlarken, Rusya’ya yönelik Batı yaptırımlarına katılmadı. Bu denge, Türkiye’nin hem Zelenski hem de Putin nezdinde güven kazanmasını sağladı. Hakan Fidan’ın, “Türkiye her daim yanınızda olacaktır,” sözleri, Ankara’nın barış sürecine olan taahhüdünü yansıttı. Daha önce 2022’de Antalya ve İstanbul’da yapılan görüşmelerde de ev sahipliği yapan Türkiye, tahıl koridoru anlaşması gibi başarılarla diplomatik kapasitesini kanıtlamıştı. Ancak, Reuters’in belirttiği gibi, “Erdoğan, barış anlaşmasında adının geçmesini seviyor,” ve bu zirve, Türkiye’nin bölgesel etkisini artırma çabalarının bir parçası olarak da görülüyor.
Ukrayna’nın Üç Şartı
Ukrayna’nın masaya getirdiği üç şart, insani ve stratejik açıdan kritik. İlk olarak, 30 günlük ateşkes, savaşın yıkıcı etkisini durdurmak için bir ön koşul. Ancak, Rusya’nın bu öneriyi defalarca reddettiği biliniyor; Putin, ateşkesi ancak kendi şartlarıyla kabul edeceğini söylüyor. İkinci olarak, kaçırılan çocukların iadesi, Ukrayna için ahlaki bir öncelik. BM verilerine göre, binlerce Ukraynalı çocuk Rusya’ya zorla götürüldü, bu da Kiev’in bu talebi neden bu kadar vurguladığını açıklıyor. Son olarak, tüm savaş esirlerinin takası, güven artırıcı bir adım olarak görülüyor, ancak Rusya’nın bu konuda ne kadar işbirlikçi olacağı belirsiz.
Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkanı Andriy Yermak, Telegram’da, “Koşulsuz ateşkese hazırız,” diyerek Kiev’in diplomasiye açık olduğunu belirtti. Ancak, Zelenski’nin Ankara’da Erdoğan ile yaptığı görüşmede, Rus heyetinde “karar alıcı” isimlerin olmamasına yönelik eleştirisi, görüşmelerin ciddiyetine dair soru işaretleri yarattı. Zelenski, “Rusya’nın tutumu ciddi değil,” diyerek hayal kırıklığını dile getirdi.
Barış Mümkün mü?
İstanbul’daki görüşmeler, sembolik olarak önemli olsa da, somut bir sonuç üretme şansı düşük. İlk olarak, tarafların talepleri arasındaki uçurum büyük: Ukrayna toprak bütünlüğü ve güvenlik garantileri isterken, Rusya işgal ettiği bölgelerin tanınmasını dayatıyor. İkinci olarak, liderler düzeyinde katılım eksikliği, karar alma süreçlerini yavaşlatıyor. Zelenski’nin Putin’e İstanbul’da buluşma çağrısına yanıt alamaması, Moskova’nın diplomatik niyetine dair şüpheleri artırıyor.
Üçüncü olarak, savaşın sahadaki dinamikleri müzakereleri gölgeliyor. Rus ordusunun doğu Ukrayna’da ilerleyişi ve yeni bir taarruz hazırlığı, Moskova’nın diplomasiden çok askeri üstünlüğe odaklandığını gösteriyor. Ukraynalı bir asker, “Yaz, savaş için en iyi zaman,” diyerek görüşmelerin sahadaki gerçeği değiştirmeyeceğine olan inancını dile getirdi.
Ancak, umut tamamen kaybolmuş değil. Türkiye’nin arabuluculuğu, tarafları aynı masaya oturtarak diyalog kapısını araladı. Hakan Fidan’ın, “Bu görüşmeler bir liderler zirvesinin temelini oluşturabilir,” sözleri, sürecin uzun vadeli bir yol haritasına dönüşebileceğine işaret ediyor. Ayrıca, Ukrayna’nın insani talepleri –özellikle kaçırılan çocukların iadesi– uluslararası toplumun desteğini alabilir ve Rusya üzerinde baskı yaratabilir.