Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde, devlet yapısını güçlendirme yolunda kritik bir eşik bugün aşıldı. Cumhuriyet Meclisi, başkent Lefkoşa’da Türkiye’nin katkılarıyla inşa edilen yeni meclis binasında ilk genel kurulunu gerçekleştirdi.
Meclis Başkanı Ziya Öztürkler başkanlığındaki oturum öncesinde, yeni binanın açılışına özel kokteyl verildi. Devlet protokolü ve milletvekilleri, bu tarihi buluşmada hazır bulundu. Açılış, KKTC'nin siyasi tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendiriliyor.
İlk gündem: Gazilere vefa, kamuya düzen
Yeni binadaki ilk oturumda mücahit ve gazilerin haklarını kapsayan yasa değişikliği ile kamu çalışanlarının ödeneklerini düzenleyen yasa teklifi gündeme alındı. Bu hamle, devletin hem tarihî sorumluluklarına hem de sosyal adalete verdiği önemi bir kez daha gösterdi.
Milletvekilleri, Kıbrıs Türk halkının özgürlük mücadelesinde canı pahasına görev yapan kahramanlara yönelik bu adımı "gecikmiş ama güçlü bir vefa örneği" olarak nitelendirdi.
KKTC'nin yeni yüzü: Çağdaş, güçlü ve bağımsız
Toplam 20 bin 10 metrekarelik alana kurulu Cumhuriyet Meclisi Kompleksi, sadece mimarisiyle değil, temsil ettiği değerlerle de dikkat çekiyor. Yerleşkede; 157 kişilik genel kurul salonu, 52 milletvekili makam odası, Başkanlık ve Başbakanlık makamları, 135 kişilik konferans salonu, 252 kişilik yemekhane, 16 toplantı odası ve kütüphane bulunuyor.
Bu yapılar, KKTC’nin devletleşme sürecinde ulaştığı kurumsal olgunluğun somut bir göstergesi olarak öne çıkıyor.
“Bir millet, iki devlet” ilkesi bu binada vücut buluyor
Yeni meclis binası, sadece Kıbrıs Türk halkına değil, aynı zamanda Türkiye ile KKTC arasındaki kardeşliğe adanmış bir sembol. Türkiye'nin desteğiyle tamamlanan bu proje, “bir millet, iki devlet” anlayışının somutlaştığı ve geleceğe taşındığı bir yapı olarak değerlendiriliyor.
KKTC yetkilileri, “Bu bina sadece duvarlardan ibaret değil; halkın iradesini, özgürlük idealini ve egemenlik hakkını temsil ediyor,” diyerek bu yeni dönemin ruhunu özetledi.
KKTC Cumhuriyet Meclisi'nin yeni binada faaliyete geçmesi, devlet aklının güçlendiği, kurumsal yapının derinleştiği ve halk egemenliğinin daha çağdaş temellerde temsil edilmeye başlandığı bir dönemin kapısını araladı.
Bugün atılan bu adım, sadece Lefkoşa’da değil, tüm Türk dünyasında bir halkın kendi kaderini tayin etme iradesinin taşa, betona, iradeye dönüşmüş hâlidir.
