Medicana Çamlıca Hastanesi Psikoloji Bölümü'nden Uzm. Klinik Psikolog İlayda Kutevu, iklim değişikliğinin yalnızca çevre üzerinde değil, ruh sağlığına da olumsuz etkileri olduğunu vurguladı. Özellikle gençler ve çocuklar arasında epey yaygın olan ‘eko-anksiyete’ kavramına da açıklık getiren Kutevu, “Eko-anksiyete, iklim değişikliğinin gelecekte meydana getireceği tahribatla ilgili duyulan sürekli ve derin kaygı durumudur" dedi.
Bu kaygının belirsizlik, gelecek kaygısı, suçluluk ve çaresizlik gibi duygularla birleşerek bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkilediğini belirtti.
Afetlerin Psikolojik Etkisi!
Yaşanan afetler sonrası ortaya çıkan travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon ve akut stres bozukluğu gibi rahatsızlıkların görülme sıklığının artığına dikkat çeken Uzm. Klinik Psk. Kutevu, “Evini, toprağını veya geçim kaynağını kaybeden bireyler sadece maddi bir kayıp yaşamamakta, aynı zamanda ciddi bir psikolojik yıkımı da deneyimlemektedir. Çocuklar, zihinsel ve duygusal gelişim dönemlerinde çevresel tehditlere karşı daha hassas olabilmektedir. Bu yaş grubu için doğa yalnızca oyun alanı değil, aynı zamanda güvenlik ve aidiyet duygusunun da kaynağıdır. Bu nedenle, doğanın tehdit altında olduğunu görmek çocuklarda travma etkisi yaratabilmektedir. Eko-anksiyete uzun vadede dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlüğü, içe kapanma ve uyku bozuklukları gibi sorunlara zemin hazırlayabilmektedir” diye konuştu.
Çözüm Yolları Aranmalı!
Söz konusu iklim krizinin kişi psikolojisi üzerine etkisi konusunda bireysel çaba ile birlikte toplumsal dayanışmanın da önemli olduğuna dikkat çeken Uzm. Klinik Psk. İlayda Kutevu, şunları söyledi:
“Eko-anksiyete yaşayan bireyler, güvenilir bilgi kaynaklarına erişebilmelidir. Bilinçlendirme çalışmaları ve eğitimlerle çevresel felaketlerin etkileri daha anlaşılır hale getirilmelidir. Afetlerden etkilenen bireyler için erişilebilir ve ücretsiz psikolojik destek programları oluşturulmalıdır. Toplumsal bağlar güçlendirilmeli, insanlar yalnız olmadıklarını hissetmelidir. Doğa ile temas, ruh sağlığını destekleyici bir unsur olarak günlük yaşamın parçası haline getirilmelidir.”
Doğa ile Bağ Önemli!Uzm. Klinik Psk. Kutevu, “Doğa ile kurulan duygusal bağ, bireyin hem ruhsal direncini artırır hem de sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarını geliştirir. Unutulmamalıdır ki insanın doğayla olan bağı, iklim krizine karşı hem bireysel hem toplumsal düzeyde iyileşmenin anahtarıdır” ifadelerini kullandı.