Yunanistan, 16 Nisan’da yayınladığı “Deniz Mekânsal Planlama” haritasıyla, Ege ve Doğu Akdeniz’deki maksimalist deniz yetki alanı iddialarını bir kez daha ortaya koyarak gerginlik yarattı. Ancak, bu harita, yalnızca jeopolitik bir sınırlandırma haritası olarak yorumlanmakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye'nin deniz alanlarındaki haklarını da ihlal eden bir adım oldu. Türkiye'nin Ege Denizi konusundaki hassasiyeti uluslararası alanda da bilinmektedir. Türkiye, Yunanistan’ın haritasını, uluslararası hukuk çerçevesinde geçersiz sayarak karşı durdu.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Yerapetritis, ortaya çıkan gerginliğe karşın, diyalog ve itidal çağrısı yaptı. Bakan, Türkiye ile ilişkilerde son iki yıldır sağlanan sakin ortamın devamı için iletişim kanallarının açık tutulduğunu belirtti. Ancak, Yerapetritis, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge konusunda anlaşmazlıkları çözmek için çözüm adresi olarak Lahey Adalet Divanı'nı işaret etti. Bu adım, taraflar arasındaki gerilimi daha da derinleştirecektir. Türkiye, bu öneriye temkinli yaklaşarak, Yunanistan'ın deniz alanındaki egemenlik haklarını sorgulayan bir tavır takındı.
Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias ise, askeri kapasitesini güçlendirme amacıyla beş yıl içinde 150 bin kişilik bir ihtiyat gücü oluşturmayı planladıklarını açıkladı. Bu açıklamanın bu dönemde yapılması ise gerginliği artırdı. Dendias, Türkiye'yi kastederek, “vatanımızın karşı karşıya bulunduğu tehditler bizden sayıca üstün” diyerek bu adımın Türkiye'ye karşı atıldığını da belli etmiş oldu.
Türkiye’nin Deniz Mekânsal Planlaması (DMP)
Türkiye'nin deniz alanlarındaki hak ve menfaatlerini korumak amacıyla geliştirdiği Deniz Mekânsal Planlaması (DMP), aynı zamanda çevre ve iklim değişikliği gibi küresel sorunlara da çözüm önerileri sunuyor. Türkiye'nin DMP’si, sadece askeri ve ekonomik faaliyetler için değil, aynı zamanda biyolojik çeşitliliğin korunması ve deniz yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı gibi çevresel faktörleri de göz önünde bulunduruyor. Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi (DEHUKAM) tarafından yayımlanan ilk akademik çalışma, Türkiye'nin DMP’sinin bilimsel temellere dayandığını ve daha çok çevresel sürdürülebilirlik amacı taşıdığını gösteriyor. Ancak Yunanistan'ın haritası ise hukuk ihlalleri içeriyor.
Deniz Parkları ve Yeni Krizler
Türkiye ve Yunanistan arasında, deniz alanlarında bir başka kriz konusu ise Ege ve İyon denizlerinde kurulması planlanan deniz parkları. Yunanistan, bu parkların koruma amaçlı alanlar olduğunu iddia ederken, Türkiye, bu parkların Ege ve İyon denizlerindeki egemenlik haklarıyla çeliştiğini öne sürüyor. Ege ve Doğu Akdeniz’deki deniz parkları konusu, Haziran ayında BM Okyanus Konferansı’nda gündeme gelmesi bekleniyor. Türkiye, özellikle On iki Adalar bölgesine uzanan deniz parklarının, Lozan Antlaşması'na aykırı olduğuna dikkat çekiyor.
Lozan Antlaşması ve Egemenlik Sorunları
Lozan Antlaşması ve Paris Antlaşması, Ege’deki statüsü belirsiz ada, adacık ve kayalıklar konusunda temel hukuki belgeler. Türkiye, Yunanistan’ın deniz parkları ilan etme planını, bu antlaşmalara ve uluslararası hukuka aykırı bularak diplomatik girişimlerde bulunuyor. Türk Dışişleri Bakanlığı, EGAYDAAK'lar üzerinde tek taraflı fiili durumların kabul edilmeyeceğini ve bunun hukuki sonuç doğurmayacağını belirtiyor.
Ege ve Doğu Akdeniz’deki bu deniz yetki alanları, deniz parkları ve diğer denizcilik düzenlemeleri, sadece iki ülke arasında değil, aynı zamanda uluslararası hukuk açısından da büyük bir krize yol açabilir. Türkiye, bölgedeki egemenlik haklarını savunacak ve her yeni adımda bu hakları korumak için diplomatik ve askeri stratejiler geliştirecek. Bu gerilim, deniz alanlarının korunması ve verimli kullanımı konusunda yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir.