PKK kendini feshetti! Peki PKK'ya bağlı örgütler silah bırakacak mı?

PKK, 12. Kongresi'nde kendini feshederek "PKK adıyla" yürütülen çalışmaların sonlandığını belirtti. Peki "PKK adıyla" detayı diğer örgütlerin çatışmaya devam edeceği anlamına mı geliyor?

Türkiye, yaklaşık yarım asırlık terör belasından kurtuluşunu bugün ilan etti. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan’a silah bırakma çağrısıyla başlayan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın destekleriyle devam eden “Terörsüz Türkiye” süreci, 8 aylık sabırlı ve kararlı bir mücadeleyle başarıya ulaştı. Terör örgütü PKK’nın 5-7 Mayıs 2025’te toplanan 12. Kongresi’nde aldığı fesih ve silah bırakma kararı, Kürt sorunu olarak adlandırılan meselenin çözümünde tarihi bir dönüm noktası oldu. Ancak, bu süreç sadece Türkiye’yi değil, özellikle terör örgütünün Suriye’deki uzantıları YPG/PYD ve sözde Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) kapsayan bölgesel dinamikleri de derinden etkiliyor. Peki, bu yeni denklemde neler olacak? Suriye’deki aktörler bu tablodan nasıl etkilenecek? PKK'nın kendi kendini feshetmesine örgütün diğer unsurları da dahil mi?

Bildirideki "PKK Adıyla" Detayı

Terör örgütü PKK'nın 12. Kongresi'ndeki bildirisinde duyurduğu gündem maddelerinden biri de "PKK adıyla" yürütülen çalışmaların sonlandırıldığı oldu. Bu durum kaçınılmaz olarak örgütün diğer kollarının akıbetinin merak edilmesine yol açtı. Nitekim PKK uzun süredir bu isimden çok YPG/PYD/YPJ/HPG ve SDG gibi isimleri kullanarak meşruiyetini bir şekilde sürdürmeye çalışıyordu. "PKK'nın Türk-Kürt ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi kaçınılmazdır" şeklindeki ılıman açıklaması, gerçekten köşeye sıkışmış, Suriye'de meşruiyeti tehlikeye girmiş, kaynak bulmakta zorlanan ve savaştan yıpranan bir örgütün fesih kararıyla somutlaşmıştı.

PKK'nın "Uluslararası güçleri demokratik çözüme engel olmamaya davet ediyoruz" demesi Suriye'nin karmaşık yapısında birçok devletin müdahil olabileceği bir atmosferde meseleyi yalnızca Türkiye ile halletmek istemelerini gösteriyor. PKK, kongrenin sonunda etkisiz hale getirildiğini reddettiği sözde şehit teröristlerin öldüğünü de duyurdu. PKK'nın kurucu isimlerinden ve Abdullah Öcalan ile yakınlığıyla bilinen Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun'un MİT ve TSK operasyonlarıyla etkisiz hale getirildiği, ancak PKK'nın halktan gizlediği ortaya çıktı.

Kürt Sorunu Değil, Kürtçülük Sorunu

"Bu ülkede Kürt sorunu yoktur, Kürtçülük sorunu vardır." -Rahmetli Büyükelçimiz Bilal N. Şimşir

Yıllardır “Kürt sorunu” kavramı, Türkiye’nin iç ve dış politikasında bir manipülasyon aracı olarak kullanıldı. Ancak, meselenin özünde etnik bir hak talebinden çok, ayrılıkçı bir ideolojinin yattığını görmek gerekiyor. Kürtçülük, Kürt halkının kültürel ve sosyal haklarını savunma kisvesi altında, bölgedeki jeopolitik çıkarlar doğrultusunda kullanılan bir araç haline geldi. PKK, bu ideolojinin silahlı kanadı olarak, Kürt halkını temsil etmekten ziyade, dış güçlerin taşeronluğunu üstlendi. Uyuşturucu ticareti, silah ve bilimum malzeme kaçakçılığı ile onbinlerce masum insanın hayatıyla oynandı. Örgütün, Kürt halkının refahı yerine, şiddet ve kaosu önceleyen eylemleri, uzun süredir bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor.

Terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG/PYD, ayrılıkçı ideolojinin sınır ötesindeki tezahürü. Ancak Suriye’deki iç savaş atmosferinde, özellikle 2012’den itibaren kuzeydoğuda sözde özerk bir yapı kuran YPG/PYD, Kürt halkının haklarını koruma iddiasıyla hareket etse de, uygulamalar teoriden çok daha farklı.

YPG/PYD ve SDG’nin Geleceği

PKK’nın Türkiye’deki silah bırakma kararı, Suriye’deki kolları YPG/PYD ve SDG için de bir dönüm noktası. Ancak, Mazlum Abdi’nin Şubat ayında “Öcalan’ın çağrısı bizi bağlamaz” şeklindeki açıklaması, bazı grupların bağımsız hareket etme çabasında olduğunu gösteriyor. SDG, 10 Mart 2025’te Şam’daki geçici hükümetle bir entegrasyon anlaşması imzalasa da, federasyon taleplerini dile getirmeye devam ediyor. Terör örgütünün bu istekleri Suriye’nin yeni lideri Ahmed Şara tarafından kesin bir dille reddedildi. Şara, askeri gücün yalnızca devletin elinde olması gerektiğini vurguladı ve SDG’nin ulusal orduya bireysel olarak katılmasını önerdi.

Suriye’deki yeni yönetim, Türkiye’nin de desteğiyle, YPG’nin silahsızlanmasını ve PKK unsurlarının ülkeden çıkarılmasını talep ediyor. Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu hedefi “stratejik öncelik” olarak tanımladı. Ancak, YPG/PYD’nin kontrol ettiği bölgeleri bırakmaya niyeti yok. Arap çoğunluğun yaşadığı Ayn-El Arab (Kobani) bölgesinde SDG lideri Mazlum Abdi tarafından esnafa Kürtçe tabela asma zorunluluğu getirildi. En iyi ihtimalle SDG de sözde silahlı direnişini bırakıyor olsa bile, elindeki etnik dayatmaları silah olarak kullanmaya devam edecek. SDG'nin yakın zamanda Halep’ten çekilme kararı bulunsa da, bu durum stratejik bir geri adım olmaktan çok güçlerini kuzeydoğuda konsolide etme çabası olarak okunabilir.

ABD’nin Suriye'den Çekilmesi ve İsrail

ABD’nin Suriye’den çekilmesi, YPG/PYD için ciddi bir zaafiyet yarattı. ABD, yıllardır YPG’yi adeta bir müttefik olarak destekledi. Ancak, Aralık 2024’te Esad rejiminin çöküşü ve yeni bölgesel dengeler, ABD’nin Suriye’deki varlığını sorgulanabilir hale getirdi. YPG, bu boşluğu doldurmak için İsrail’le yakınlaşmaya çalışsa da, İsrail’in Suriye’deki öncelikli bahanesi Dürziler oldu. İsrail, Dürzi toplumunu Suriye’nin güneyinde bir tampon bölge oluşturmak için stratejik bir unsur olarak görüyor ve YPG, adeta bu pastadan dilim almaya çalışıyor. Kısaca PKK ve dolaylı olarak SDG bölgede istenmeyen; hiçbir taraf ile uzlaşamayan, ABD'nin elini çekmesiyle daha da yalnızlaşan bir hale geldi. Örgüt, ne Türkiye’nin ne de yeni Suriye yönetiminin hoşgörüsüne sahip. Dahası, Kürtçülük ideolojisinin dayattığı etnik politikalar, Arap ve diğer yerel topluluklarla gerilimi artırarak ülkenin istikrarını bozacak çıktılara sebep oluyor.

Terör örgütü PKK'nın fesih kararıya, Suriye'de istikrarın sağlanmaya çalışıldığı bir süreçte, bölücü bir terör örgütünün varlığının sürdürülemezliği gözler önüne serildi. Türkiye, 8 aylık bir çalışmanın meyvelerini, 911 kilometrelik sınır hattında güvenliğin tamamen Türkiye ve Suriye yönetimleri tarafından sağlanmasıyla alacak. Yeni süreçte PKK, diğer uzantılarını etkileyecek ve topyekun bir teslimiyet mi olacak, yoksa zaten fazlaca kullanmadıkları bu isimle fesih kararı alınması, Suriye'deki istikrar için küçük bir adım olarak mı kalacak? Gelecek süreçlerde göreceğiz.