Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Saraçhane'de bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasından seslendi. Özel, "Ekim ayının 5'inden itibaren büyük bir saldırı halindedir. CHP'nin seçilmiş belediye başkanına, seçilecek cumhurbaşkanı adayına iki yönlü bir darbe gerçekleştirilmiştir" dedi.
İBB'ye yönelik soruşturmalara sert tepki gösteren Özel, "Meşe, ladin, çınar diye 3 odun vardı; bu sefer doğan, şahin, kartal diye 3 hayvan var yalancı şahit. Odunlardan sonuç alamayanlar hayvanları gizli tanık yapmışlar. Göreceğiz bakalım doğan, şahin, kartal ne iftira atmış, buna karşı verilen hangi doğru cevap milleti ne kadar ikna etmiştir" dedi.
"Getirmeye çalıştığı kayyumun hevesi kursağında kaldı" diyen Özel, "Bir kez daha meydan okuyorum; TRT'den canlı yayın istiyoruz" çağrısını yaptı.
"BU BİNADAN ÇIKARSAK TÜRKİYE'Yİ YÖNETMEYE GİDERİZ"
Özgür Özel, "Biz bu binadan İstanbul'u en iyi şekilde yönetiriz. Bu binadan çıkarsak yerimizi kendimiz gibi güvendiğimiz insanlara bırakırız, Türkiye'yi yönetmeye gideriz arkadaşlar. Biz bu binadan çıkarsak Türkiye'yi yönetmeye gideriz" ifadelerini kullandı.
Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Saraçhane'deyiz. İstanbulluların ilk sorduklarında 25 yıl sonra artık Tayyip Bey'in atadıkları değil, "Benim seçtiğim yönetsin." dediği mekandayız. O sefer Ekrem İmamoğlu'nun rakibi Türkiye Cumhuriyeti'nin son başbakanıydı ve Meclis başkanıydı. Yani Tayyip Bey, Ekrem Bey'in karşısına kendi aday olamıyorsa çıkarabileceği en iddialı adayı çıkardı. Seçimi kaybettiler. Hazmedemediler iptal ettirdiler. 13.000 oyluk fark 806.000'e çıktı 45 gün sonra.
Sanki kendileri yenilemişler de biz eskisiyle takas etmişiz gibi. Gün oldu yürüyen merdivene taş sıkıştırdılar. Gün oldu en memnun olunan hizmetleri sabote etmek için ellerinden geleni yaptılar. Pandemide dayanışma için toplanan milyonlarca lira para yoksulların, ihtiyaç sahibinin kursağından geçmeden bu paralara el koydular. 5 yıl boyunca yapmadıkları hazımsızlık kalmadı. En sonunda milletin karşısına çıktıklarında bu sefer şehirciliği en iyi bildiklerini iddia ettikleri, ismi bakanı karşısına çıkardılar ama İstanbullu bu kez de Ekrem İmamoğlu'na 1 milyon 100.000'in üzerinde bir farkla görevi yeniden verdi. "Senden razıyız, senden memnunuz." dedi. 5 yıl boyunca 300'den fazla müfettiş hemen her gün, neredeyse 7 gün 24 saat didik didik didik her şeyi inceledi, hiçbir şey bulmadı ama önceki dönemlere ait bulunmuş 37 dosyada tam savcılığa gidecekken Süleyman Soylu tarafından gelindi, el koyuldu.
"Yetkiyi biz aldık, devraldık." dendi. Eski dönem yolsuzlukların hepsinin üstü kapatıldı. Böyle bir sürecin sonunda millet, "CHP'li belediye, Cumhuriyet Halk Partisi grubu, belediye başkanları ve Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu iyi hizmet etti, dürüst hizmet etti." diyerek bir yıl önce görevi bir daha verdi. Bunu da hazmedemediler ve bu sefer buraya geçmişte adaleti Çağlayan Adliyesi'nde mahkeme mahkeme gezerek katlettirdikleri bir seyyar giyotin'i bu sefer siyasi bir makamdan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na görevlendirdiler.
Zaten bu görevlendirme bakan yardımcısından başsavcı yaparsan o gelip burada partinin talimatlarını uygulamaya memur kılınmış bir isimdir. Ekim ayının 5'inden itibaren büyük bir saldırı halindedir. En nihayetinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçilmiş belediye başkanına, seçilecek cumhurbaşkanı adayına iki yönlü bir darbe gerçekleştirmiştir. 19 Mart günü 4 günlük gözaltı süresiyle tam ön seçiminin olduğu gün, seçim sandıklarının kurulacağı saat hakim karşısına çıkarmıştır. Sandıkların sayılacağı saat, sandıklar açılırken üstüne Silivri zindanının demir parmaklıkları kapanmıştır.
"DİYOR Kİ 'KORKUYORUZ...'"
İtalyan mafya tarzı bir iletişimimiz var. Ekrem Başkan ön seçime adaylık başvurusu yaparken o da İstanbul Üniversitesi'ne diploma iptal başvurusu yapıyor. Bir de diyor ki: "Hızlı olun. Bu belge YSK'ya dahil her yere verilmektedir." Yani bir kişiyi hedef aldığı belli. Dünya kadar kişinin diplomasını iptal ediyor ama niyeti belli. Cumhurbaşkanı adayı olmasın. Ön seçimden 4 gün önce operasyon, ön seçim sabahı hakim karşısına, sandıklar açılırken Silivri zindanın kapısı kapanıyor.
Ne yapsın daha? Daha öz Türkçe nasıl anlatabilir? Diyor ki: "Korkuyoruz. Talimat aldım, aday yapmayacağız. Diplomasını iptal de yapacağız, onu da yapacağız, bunu da yapacağız." Tabii bu sözden daha güçlü bir tane söz var, o da milletin sözü. 15,5 milyon kişi çıktı, adayının arkasına geçti. Bütün hesaplar bozuldu. Bu meydanda, Saraçhane'de dünya siyasi tarihinde ilk kez aynı meydanda, aynı saatte 7 gün üst üste aynı kişi konuştu ve yüz binler, 500 binler, 1 milyonlar burada dinlediler ve bu meydandaki birliktelik buraya yapılan darbeyi püskürttü. O günden bugüne hem ahlaki üstünlük bizde, hem çoğunluk enerjisi bizde. Haklı olduğumuz için.
"GETİRMEYE ÇALIŞTIĞI KAYYUMUN HEVESİ KURSAĞINDA KALDI"
Bu millet gözünün içine bakar, doğru söyleyenle yalan söyleyeni ayırır. Bu millet gözünün içine bakar, haklıyla haksızı ayırır. Ahlaklıyla ahlaksızı ayırır. Sen İstanbulluyu görmüyor mu? Bükemediğin bileği yargı eliyle kırmaya çalıştın. O yüzden de Ekrem İmamoğlu'nun arkasında duruyor. İBB'deki bürokrat arkadaşlarımızın, ilçelerdeki belediye başkanlarımızın arkasında duruyor, durmaya da devam edecekler.
İlk önce yaratmaya çalıştığı algı geri püskürdü. Getirmeye çalıştığı kayyumun hevesi kursağında kaldı. Sonra yalancı şahitler, neydi? Meşe, ladin, çınar diye üç odunun gizli tanıklığında bir sürü yalan attılar. Bunları servis ettiler ama mahkeme ne bekler, adalet ne bekler? Bu iftiraların, bu iddiaların iftira olmadığını kanıtlamak için somut delillerle desteklenmesi lazım. İşte o delilleri bulamadılar çünkü yok.
Çünkü kişi kendinden bilir işi. "Git bak Akın, yaptı bunlar bir şey." diye yolladılar. İftiralarla yola çıktılar, kanıt bulamadılar. Böyle olunca bu sefer yandaş müteahhitlerinden yalancı şahitler ürettiler ama "Gördüm, verdim, aldı." şurada yok. "Duydum." var. O duydum da "Ben bu yalanları çok duydum." dedi kamuoyu, inanmadı. Bu sefer içerideki arkadaşlarımızın üzerine baskı kurarak, daha önce defalarca anlattım. Kadın tutukluları "Bak, birazdan ekran kapanacak, gidersem 10 yıl ne beni ne evladını görürsün." diye ya da doktor muayenesine diye bir mekana götürüp "Bak, çocukların var, onları görmek istiyorsan buradan eve git ama istediğim gibi ifade ver."