Arap Baharı sonrası Muammer Kaddafi’nin 2011’de devrilmesi ve linç edilmesinden bu yana Libya bir türlü istikrara kavuşamadı. Ülkedeki siyasi istikrarsızlık, silahlı çatışmalar ve dış müdahaleler sonrasında ülke iki ana siyasi otorite ve çeşitli silahlı grup arasında bölündü. Libya’nın uzun ve ağır iç savaş sonrası taraflar arasında kontrol noktalarına ayrılması çatışmaları geçici de olsa durdurmuştu. Özellikle de Türkiye’nin aktif desteği sonrası muhalif güçler geri çekilerek mevzilerinde yeni saldırı planları hazırlamakla meşguldü.
Nitekim Doğu Libya’da etkinlik gösteren General Halife Hafter’in Mozkova’ya ani ziyereti ve Başkan Putin tarafından ağırlanması uzun süredir Türkiye ile Libya’da rekabet halinde olan Rusya’nın yeni bir girişimi olarak da değerlendirilebilir. Türkiye ile Rusya’nın garip, girift ve rekabet ile işbirliğinin kol kola yürüdüğü ilişkiler yumağında Rusya, Suriye yenilgisinin intikamını Libya’da almaya çalışmakta ve durumu eşitlemek istemektedir. Bunu hem de Ukrayna ile barış anlaşmasına adresi olarak İstanbul’u gösterdiği bir süreçte yapmaktadır.
General Halife Hafter’in Mozkova ziyareti sonrası son derece başarılı planlanmış ve muhtemelen de dış istihbarat örgütü desteği almış bir suikast girişimi ile Libya Cumhurbaşkanlığı Konseyi Güvenlik Servisi Başkanı Abdülgani el-Kikli’nin Trablus'ta çok sayıda koruması ile beraber öldürülmesi sonrası patlak veren çatışmalar göstermektedir ki, Libya’da bir darbe girişimine tanıklık etmekteyiz. Rusya, Mısır, BAE ve Yunanistan’ın açık desteğini alan bu darbe girişiminin hedefinde ise Ankara ve Türkiye’nin desteklediği Ulusal Birlik Hükümeti bulunmaktadır.
Libya’da bu Gece Ne Oldu. Son Süreçte Hangi Gelişmeler Yaşandı?
Son günlerde, UBH’ye yakın isimlere yönelik suikast girişimleri de artış gösterdi. Özellikle İçişleri Bakanı Adel Juma’ya yönelik suikast girişimi, ülkedeki güvenlik endişelerini daha da artırdı. Ancak bu gece Abdülgani el-Kikli’nin öldürülmesi sonrası Trablus’ta çatışmalar giderek şiddetlenmiştir. Bu arada Trablus Uluslararası Havalimanı uçuşları durdururken, İçişleri Bakanlığı tüm vatandaşlara evlerinde kalmaları çağrısında bulunarak sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.
Abdul Gani El-Kikli’nin Takbali kampında muhafızlarıyla birlikte öldürülmesi, Libya’daki güç dengelerinde önemli bir kırılmaya işaret ediyor. El-Kikli, Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti’ne (GNU) sadık en ve en etkili milis liderlerinden biri olarak, yalnızca askeri değil siyasi açıdan da kritik bir figürdü. Aynı zamanda İstikrar Destek Aygıtı’nın başı olarak Debaiba hükümetinin güvenliğini sağlamakta önemli rol oynuyordu.
Trablus’ta, Başbakan Abdulhamid Dibeybe’ye bağlı Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) güçleri ile Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin desteklediği Fethi Başağa yanlısı milis gruplar arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Bu çatışmaların ardından şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Özellikle güney ve batı bölgelerinde yoğunlaşan çatışmalar, şehir merkezine kadar yayıldı.
Başağa yanlısı 217. Tugay’ın Zliten hattında yaşanan çatışmalar sonrası kente doğru ilerleyemeyip Misrata’ya geri çekildiği bildiriliyor. Öte yandan, UBH’ye bağlı Rada birliklerinin, Başağa yanlısı Nevasi birliklerine yönelik saldırı başlattığı ve Trablus Mitiga Uluslararası Havalimanı’ndan eski şehre doğru kontrol alanını ele geçirdiği belirtiliyor.
Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL), 12 Mayıs 2025 tarihinde yaptığı açıklamada, Trablus’taki askeri yığınağa dikkat çekerek tüm tarafları itidalli olmaya ve gerilimi tırmandırmamaya çağırdı.
Hafter’in Moskova Ziyareti: Bir Darbe Planı!
10 Mayıs 2025’te, Libya Ulusal Ordusu (LUO) lideri General Halife Hafter, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Kremlin’de bir araya geldi. Bu görüşme, Hafter’in Moskova’ya yaptığı resmi ziyaretin en dikkat çekici anıydı. Ziyaret sırasında, Hafter’in oğlu ve LUO’nun Genelkurmay Başkanı Halid Hafter, Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov ile bir araya gelerek, askeri iş birliğini güçlendirmeyi amaçlayan stratejik bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, LUO’nun askeri kapasitesinin artırılmasını ve Rusya’nın Libya’daki etkisinin derinleştirilmesini hedeflemektedir.
Libya’da Mevcut Aktörler ve Kontrol Alanları
1. Ulusal Birlik Hükümeti (UBH)
Trablus merkezli UBH, Başbakan Abdülhamid Dibeybe liderliğinde faaliyet göstermektedir. UBH, Birleşmiş Milletler tarafından tanınmakta ve Türkiye tarafından desteklenmektedir.
2. Libya Ulusal Ordusu (LUO) ve Tobruk Temelli Yönetim
Doğu Libya’da, General Halife Hafter liderliğindeki LUO, Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin askeri kanadını oluşturmaktadır. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya gibi ülkeler tarafından desteklenmektedir.
3. Diğer Silahlı Gruplar ve Milisler
Libya’da, özellikle Misrata, Zintan ve Tarhuna gibi bölgelerde faaliyet gösteren çeşitli milis grupları bulunmaktadır. Bu gruplar, zaman zaman UBH veya LUO ile ittifak kurmakta veya bağımsız hareket etmektedirler.
Yaşanan Gelişmelerin Işığında Son durum
1. Seçim Süreci ve Siyasi Tıkanıklık
2025 yılı itibarıyla, Libya’da genel seçimlerin yapılması planlanmış olsa da, siyasi anlaşmazlıklar ve güvenlik endişeleri nedeniyle seçimler ertelenmiştir. Bu durum, halk arasında hayal kırıklığına ve siyasi tıkanıklığa yol açmaktadır.
2. Güvenlik Durumu ve Çatışmalar
Trablus ve çevresinde zaman zaman silahlı çatışmalar yaşanmaktadır. Özellikle UBH’ye bağlı 444 Tugayı ile diğer milis grupları arasında çıkan çatışmalar, sivil kayıplara ve altyapı hasarına neden olmaktadır.
3. Uluslararası Müdahaleler ve Diplomatik Çabalar
Türkiye, Libya’daki UBH’ye destek vermeye devam ederken, Mısır ve BAE gibi ülkeler LUO’yu desteklemektedir.
Değerlendirme ve Politika Önerileri
Abdul Gani El-Kikli’nin öldürülmesi Libya’da güvenlik mimarisinde ciddi bir kırılmayı tetikleyebilir. Bu gelişme, sadece bir kişinin ölümü değil, aynı zamanda Trablus merkezli hükümetin kontrol gücünün ciddi şekilde sorgulandığı yeni bir dönemin habercisi olabilir.
Bu gelişmenin ardından Trablus’ta güvenlik önlemlerinin artırılması, rakip milislerin konumlarını yeniden gözden geçirmesi ve GNU’nun uluslararası destek arayışını hızlandırması beklenebilir.
Gelişmeleri yakından takip etmek için hangi aktörün bu saldırıyı üstleneceği veya GNU’nun nasıl bir yanıt vereceği belirleyici olacaktır.
Libya’nın başkenti Trablus’ta son saatlerde yaşanan gelişmeler, ülkenin kırılgan siyasi yapısını ve milis gruplar arasındaki güç mücadelesini yeniden gündeme taşıdı. Şehirde ilan edilen sokağa çıkma yasağı ve askeri konvoyların ilerleyişi, güvenlik endişelerini artırıyor.
Türkiye Açısından Trablus’taki Gelişmelerin Değerlendirmesi
Libya’nın başkenti Trablus’ta 11 Mayıs 2025 tarihinde başlayan ve halen devam eden askeri hareketlilik, ülkenin iki başlı yönetim yapısını yeniden silahlı çatışma aşamasına taşımıştır. Türkiye’nin desteklediği Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ile Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin desteklediği gruplar arasında yaşanan gerilim, Türkiye’nin Libya’daki çıkarlarını doğrudan ilgilendirmektedir.
Son gelişmeleri Türkiye açısından değerlendirmek, Ankara’nın bölgedeki stratejik hedefleri ve dış politika öncelikleri çerçevesinde büyük önem taşımaktadır:
1. Türkiye’nin Libya Politikası: Trablus Yönetimi ile Yakın İlişkiler
Türkiye, 2019 yılında Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ile imzaladığı Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakatı ile Trablus merkezli hükümete aktif destek vermeye başlamıştı. Bu destek hem diplomatik hem de askeri düzeyde olmuş; Türkiye, Trablus yönetimini tanıyan ve sahada destekleyen başlıca aktörlerden biri haline gelmişti.
• Şu anki çatışmalarda hedef alınan taraf, yani UBH, Türkiye’nin desteklediği yönetimdir.
• Başağa’nın daha önce Türkiye ile ilişkileri olsa da, son dönemde Tobruk merkezli yönetimle ve Türkiye karşıtı bazı Arap ülkeleriyle yakınlaşması dikkat çekiyor.
Bu açıdan bakıldığında, Trablus’ta yaşanan çatışmalar Türkiye’nin desteklediği tarafın güvenliği ve meşruiyeti açısından doğrudan bir tehdit anlamına geliyor.
2. Askeri ve Ekonomik Yatırımlar Riski Altında
Türkiye’nin Libya’daki askeri danışmanlık faaliyetleri, eğitim görevleri ve çeşitli altyapı projeleri şu an aktif olarak devam ediyor. Ayrıca Türk firmalarının Libya’da milyarlarca dolarlık yatırımı söz konusu.
• Trablus’ta güvenliğin zayıflaması ve yönetimin zayıflatılması, bu yatırımları riske atabilir.
• Türk firmalarının personel güvenliği, büyük önem taşıyor; sivil çatışmaların artması halinde tahliyeler gündeme gelebilir.
3. Doğu Akdeniz ve Deniz Yetki Alanları Anlaşması
Türkiye’nin Trablus hükümetiyle 2019’da imzaladığı Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Anlaşması, Doğu Akdeniz’deki deniz yetki iddiaları açısından kritik önemdedir.
• Eğer UBH zayıflatılır veya Başağa yanlısı gruplar Trablus’ta üstünlük kurarsa, bu anlaşmanın geleceği tehlikeye girebilir.
• Böyle bir senaryo, Yunanistan ve Mısır gibi Türkiye karşıtı Doğu Akdeniz aktörlerini güçlendirebilir.
4. Türkiye’nin Dış Politika Dengesi ve Stratejik Konumlanması
Bu kriz, Türkiye açısından yalnızca Libya özelinde değil, Afrika ve Akdeniz politikaları açısından da önemlidir.
• Türkiye, Afrika kıtasında etkisini artırmayı hedeflerken, Libya bu çabanın kilit ülkesi olarak öne çıkıyor.
• Trablus’taki kriz, Türkiye’nin bölgedeki prestijini ve “istikrar sağlayıcı aktör” imajını test ediyor.
• Askeri Varlık: Eğitim ve danışmanlık kapsamında Türk askeri unsurları Trablus’ta bulunuyor.
• Ekonomik Çıkarlar: Milyar dolarlık inşaat ve altyapı projeleri; enerji ve liman iş birlikleri.
• Doğu Akdeniz Perspektifi: 2019 Deniz Yetki Alanları Anlaşması, Türkiye’nin Mavi Vatan politikasının temel taşlarından biri.
Trablus’taki son gelişmeler, Türkiye’nin Libya’daki çok boyutlu çıkarları açısından kritik bir eşiğe işaret etmektedir. Türkiye’nin Suriye’de sağladığı kazanımlar. Aynı zamanda Rusya ve İran’ın kaybı anlamına da geliyordu. Tüm gözler Putin İstanbul hamlesine çevrilmişken Moskova’daki Halife Hafter güçlerinin doğrudan Türkiye’nin çıkarlarını hedef alması Küresel düzeyde Türkiye’nin rekabet içinde olduğu Fransa, Rusya, Mısır, BAE, Yunaistan ve İsrail hatta Hindistan gibi ülkelerin Türkiye’nin yükselen dinamiğine darbe vurmaya hazırlandığı şeklinde de yorumlanabilir.