Keşmir, Güney Asya’nın kalbinde yer alan, Hindistan, Pakistan, Çin ve Afganistan’a komşu olan stratejik bir bölgedir. Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan Keşmir, 1947 yılında İngiltere’nin Hindistan’dan çekilmesiyle birlikte çözülemeyen bir egemenlik krizinin merkezine oturmuştur. Bölgenin yöneticisi Maharaca Hari Singh, halkının çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen Hindistan’a katılmayı tercih etmiş, bu durum Hindistan ile Pakistan arasında ilk Keşmir Savaşı’na yol açmıştır.
Birleşmiş Milletler 1948’de devreye girerek taraflar arasında bir ateşkes sağlamış ve halkın kendi kaderini belirlemesi için referandum önerisinde bulunmuştur. Ancak Hindistan bu referandumu reddetmiş ve bölgedeki askeri varlığını kalıcı hale getirmiştir. Pakistan ise Keşmir’in batı kısmında “Azad Keşmir” ve “Gilgit-Baltistan” isimleriyle özerk yönetimler kurmuştur. Böylece Keşmir fiilen bölünmüş, çatışma ise diplomatik bir çözüme kavuşamamıştır.
1962 yılında Çin, Hindistan ile girdiği savaş sonrasında Keşmir’in doğusundaki Aksai Çin bölgesini kontrol altına alarak bu sorunun üçüncü aktörü haline gelmiştir. Hatta Pakistan 1963’te Çin’e bazı topraklar vererek Çin ile ortaklık kurmuş, bu da Keşmir meselesini üç taraflı bir uluslararası ihtilafa dönüştürmüştür. 1965 ve 1999’da Keşmir meselesi tekrar Hindistan ile Pakistan arasında savaşa neden olmuştur.
Keşmir’in jeopolitik önemi ve yer altı kaynaklarının zenginliği, bölge üzerindeki rekabeti daha da körüklemektedir. 2019 yılında Hindistan, Keşmir’in Anayasa ile güvence altına alınmış özel statüsünü kaldırarak bölgeyi doğrudan merkeze bağlamış, bu adım Pakistan tarafından sert şekilde protesto edilmiştir. 2024’te yapılan yerel seçimlerde bölgenin eski özel statüsünü geri getirme vaadiyle seçime giren partiler başarı kazanmış, ancak Hindistan yönetimi bu sonucu tanımadığını duyurmuştur. Böylece siyasi tansiyon yeniden yükselmiştir.
2025 yılına gelindiğinde Hindistan, bir terör saldırısını Pakistan menşeli Direniş Cephesi adlı örgüte bağlayarak Pakistan’a karşı diplomatik ve ekonomik adımlar atmış; İndus Suları Anlaşması’nı askıya almıştır. Pakistan bu gelişmeyi bir “savaş sebebi” olarak değerlendirmiştir. Böylece iki ülke dördüncü kez fiili savaş durumuna sürüklenmiştir.