Dünya
Haberler

Orta Asya Türk Devletleri KKTC konusunda Türkiye'ye 'ihanet' mi etti? Konunun aslı nedir?

3-4 Nisan 2025 tarihinde Özbekistan’ın Semerkant kentinde gerçekleşen AB-Orta Asya Liderler Zirvesi’nin yankıları gelmeye, konu çeşitli platformlarda tartışılmaya devam ediyor.

Zehra ALİGÜL
Son Güncelleme: 21 Nis 2025 11:03
Yayınlanma: 21 Nis 2025 07:06
Okuma Süresi: 8 dakika 7 saniye
Orta Asya Türk Devletleri KKTC konusunda Türkiye'ye 'ihanet' mi etti? Konunun aslı nedir?
Haberi Paylaş

Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Birleşmiş Milletler tarafından bağımsızlığının kınandığı maddelere bağlılıklarını dile getirdikleri bu toplantı resmi Ankara’da ve Türk kamuoyunda ciddi rahatsızlığa sebep oldu.

Zirve, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın, toplantıdan hemen önce Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla büyükelçi atama kararı almasıyla gündeme geldi. Bu adım, Türkiye’de ve Türk dünyasında geniş yankı uyandırdı. Kazakistan’ın doğrudan büyükelçilik açmasının kararının yanında, Özbekistan ve Türkmenistan Roma’daki büyükelçiliklerini akredite etme kararı aldı. Tartışma ve açıklamalar art arda geldi. “Türk devletleri Türkiye’nin dış politikasına aykırı mı hareket etti?”, “Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) dağılıyor mu?”, “12 milyar Euro’luk AB yatırımı KKTC’yi yok mu saydırdı?” gibi sorular kamuoyunda enine boyuna tartışıldı. Genel kanı Azerbaycan dışındaki diğer bağımsız Türk devletlerinin Ankara’ya rağmen böyle bir kararı aşmasının “ihanete” eşdeğer olduğu yönünde. Ancak bu gelişmeleri doğru anlamak için konunun tarihsel bağlam, ekonomik gerçekler ve bölgesel dinamikler ışığında ele alınması oldukça elzemdir.

GKRY’yi Tanımak “İhanet” midir?

Medyada yer alan Türk dünyasının “GKRY’yi tanıması Türkiye’ye bir ihanettir” sözlerinin üzerine doğru bilinen birçok yanlış gündeme geldi. Zira Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan’ın GKRY’yi tanıması yeni bir gelişme değil. Zira Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından bağımsızlıklarını kazanan bu devletler, GKRY’yi şu tarihlerde tanımıştı:
Kırgızistan: 20 Şubat 1992
Tacikistan: 27 Şubat 1992
Kazakistan: 2 Nisan 1992
Özbekistan: 30 Mayıs 1997
Türkmenistan: 13 Kasım 2007

Dolayısıyla, büyükelçi atamaları mevcut diplomatik ilişkilerin bir uzantısı olarak yorumlanmaktadır. Örneğin, Kazakistan’ın Tel Aviv Büyükelçiliği 2012’den beri GKRY’ye akreditedir. Yeni atamalar, fiziki büyükelçilik açılması veya mevcut ilişkilerin resmiyet kazanması olarak görülebilir.

Bu durum, Türk devletlerinin Türkiye’nin dış politikasına “ihanet” ettiği anlamına gelmiyor; zira bu ülkeler temelde bağımsız dış politika kararları alma hakkına her daim sahiptir. 2022 Semerkant Zirvesi’nde TDT ülkeleri KKTC konusunda Türkiye ile hareket edeceklerini belirtmişti. Bu durumun üzerine bu karar, Türkiye ve KKTC’nin hoşuna gitmese de, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın açıklamaları saygı duyulduğu yönündedir.

Kıbrıs meselesinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 186 (1964), 541 (1983) ve 550 (1984) sayılı kararları, uluslararası toplumun GKRY’yi “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanımasının temelini oluşturuyor. Bu kararlar, KKTC’nin bağımsızlığını geçersiz sayarken, diğer devletlere KKTC’nin tanınması adeta yasaklandı. Adaya bir barış gücü yerleştirilirken, bahse konu maddeler bölgede yer alan Türk askerinin “işgalci” olarak varlığına dair açık bir ifade içermiyor. Nitekim Türk devletlerinin Semerkant Zirvesi sonrası yayımlanan ortak bildiride bu kararlara bağlılıklarını teyit etmeleri, yeni bir pozisyon değil; BM üyesi olmanın getirdiği bir zorunluluktur. Dolayısıyla Türkiye dahil tüm BM üyeleri, bu kararları tanımakla yükümlüdür. Ancak KKTC’nin bağımsızlığı ve oradaki Türk nüfusu Türkiye için elzem bir konu olduğu için bu husus ayrı bir şekilde ele alınmalıdır.

Türkiye, BM Kararı açıklanmadan sadece 3 gün önce KKTC’yi tanıdığı için bu yaptırımlardan muaftır.

KKTC, AB Yatırımı İçin Yok mu Sayıldı?

Semerkant Zirvesi’nde AB’nin Orta Asya’ya 12 milyar Euro’luk yatırım vaadi, bölgedeki ekonomik dinamikleri yeniden şekillendirme noktasında önemli bir husus olarak gündeme geldi. Kazakistan, AB’nin en büyük ticaret ortaklarından biri olmasının yanı sıra; AB-Kazakistan Kapsamlı Gelişmiş Ortaklık ve İş Birliği Anlaşması (ECPA), bu ilişkinin temelini oluşturuyor. Ayrıca, GKRY’nin 2005-2022 arasında Kazakistan’a 3 milyar doların üzerinde yatırım yaptığı ve iki ülke arasındaki ticaret hacminin yıllık 200 milyon dolar civarında olduğu biliniyor. Bu ekonomik bağlar, Kazakistan’ın GKRY’ye büyükelçi atama kararında etkili olmuş olabilir. Özbekistan ve Türkmenistan için de AB’nin enerji ve altyapı yatırımları, Çin ve Rusya’nın gölgesinde; bölgesel baskılar arasında bir çıkış yolu olarak görülmüş olabilir.

TDT Dağılıyor mu?

Türk devletlerinin GKRY hamlesi, TDT’nin dağıldığına dair spekülasyonları gündeme getirdi. Ancak bu, gerçekçi bir değerlendirme olmaktan oldukça uzak. TDT, üye devletlerin bağımsız dış politika kararlarını kısıtlayamaz; aksine, ortak çıkarlar etrafında iş birliğini güçlendirmeyi amaçlar. Örneğin Rusya’nın “Hazar Doğusu Devletleri” girişimi ve Çin’in Türkistan’daki ekonomik nüfuzu, TDT’yi zaman zaman dış baskılarla karşı karşıya bıraksa da, teşkilatın dağılması yerine bu zorluklara karşı daha sağlam bir dayanışma kurma çabası içinde olduğu söylenebilir. Teşkilat, Türk dünyasının ortak vizyonu çerçevesinde her daim iş birliğini teşvik ederek ortak bir yol bulmayı sağlar. Çin’in KOBİ satın alımları yoluyla bölgede sessiz bir “nüfus be nüfuz ve yerleşimi” stratejisi izlediği iddiaları ise, TDT’nin uzun vadeli birliğini tehdit eden daha ciddi bir mesele olarak öne çıkmaktadır. Teşkilat bu gibi sorunlar karşısında ortak çözümler üreterek yeni alternatiflere her zaman açık olduğunu göstermektedir.

Karar Türkiye İçin Ne Anlama Geliyor?

AB’nin 12 milyar Euro’luk yatırım vaadi, Türk devletlerinin GKRY’ye büyükelçi atama kararında bir katalizör olarak yorumlanabilir. Ancak bu, KKTC’nin “yok sayıldığı” anlamına gelmiyor. Türk devletleri, Rusya ve Çin arasındaki rekabette sıkışmış durumdayken, AB’nin ekonomik açılımını bir fırsat olarak görmüş olabilir. Örneğin, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin özellikle savunma alanında geliştiği bu günlerde AB ile Türkiye arasında olası bir yumuşama, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta yeni bir diyalog zemini yaratabilme potansiyeli de taşıyor. 17-18 Mart 2025 tarihinde Cenevre’de yapılan gayri resmi Kıbrıs toplantısı, bu tür bir diyaloğun mümkün olduğunu gözler önüne serdi. Toplantıda yeni geçiş kapıları, gençlik iş birliği ve mayın temizliği gibi güven artırıcı adımlar ele alınmıştı.

Donald Trump’ın ABD başkanlığına seçilmesiyle Avrupa, NATO’nun güvenlik şemsiyesinden uzaklaşma riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Avrupa için güven sorunu yaşadığı bir ABD, kıtayı savunma ve askeri teknoloji ihtiyaçları için Türkiye’ye yöneltebilir. Türk devletlerinin GKRY hamlesi, Türkiye-AB ilişkilerinde bir yumuşama ve çeşitli iş birliklerine kapı aralayabilir. Türkiye’nin AB’ye “ayrıcalıklı ortak” olarak katılması, hem Kıbrıs hem de Ege ve Doğu Akdeniz politikalarında avantaj sağlayabilir.

Her ne kadar Orta Asya Türk Devletleri uzun süredir AB ile sürdürdükleri siyasetin devamı niteliğinde böyle bir karar almış olsalar da, özellikle KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki “gözlemci üye” statüsü ve bu statünün güçlendirilmesi konularında daha fazla adım atabilirlerdi. Bu hem çok taraflı dış politika anlayışının mantıksal bir devamı hem de Türkiye’nin “gönlünü hoş tutma” gibi de değerlendirilirdi.

Ayrıca; KKTC ile daha esnek zeminde insani ve kültürel müstevide kuracakları ilişkiler vasıtasıyla da Türkiye- Yunanistan dengesini sağlayabilirlerdi. Bu konuda bu ülkelerin yeterli hassasiyeti göstermedikleri anlaşılmaktadır.

  • Bunu Beğenmedim%50
  • Ha-ha%0
  • Şaşırtıcı%0
  • Üzücü%0
  • Öfke Uyandırıyor%0

Görüşünüzü Yazın

Aklınızdan neler geçiyor?
İlk yorum yapan siz olun
ÜST
Paylaş
KİM KİMDİR?TARİHTE O AN